İNGİLTERE'NİN HONG KONG'U ELE GEÇİRMESİ VE ARDINDAN GELEN DÜŞÜŞ

10.07.2024

Çin'in güneydoğusunda yer alan Hong Kong, ilk olarak M.Ö. 214 yılında Qin hanedanlığı döneminde Çin devletinin bir parçası haline gelmiştir. Güzel Kokulu Liman anlamına gelen Hong Kong unvanı, Çin tarihi kayıtlarında ancak 14. yüzyılın ortalarında Ming hanedanının Çin'de iktidara gelmesinin ardından görülmeye başlandı. 

Hong Kong adını, bölgedeki tütsü ağaçlarının yetiştirilmesiyle ilgili tatlı kokulu (hoş kokulu) tütsü ürünlerinin ihracatından almıştır. Çin'in 7. yüzyılın başlarından 13. yüzyılın sonlarına kadar olan dönemleri kapsayan Tang ve Song hanedanlıkları sırasında, Hong Kong'daki insanların çoğunluğu bölgenin güney kesiminde yaşıyordu.

Daha sonra bölgede büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Hong Konglu akademisyen Anthony Siu Kwok-Kin şöyle yazmıştır: "Ming hanedanlığı döneminde, tütsü ağacı ve tütsü ürünleri Kanton'a [Hong Kong'un 80 mil kuzey batısı] gönderilmeden önce Shek Pai Wan'ın kuzey doğusunda toplanırdı... Ming hanedanlığı döneminde bölgedeki tütsü odunu üretimi nedeniyle halkın ekonomik durumu daha iyi hale geldi. Daha fazla insan adada yaşamaya başladı". 

1644'te Ming hanedanlığının sona ermesiyle Hong Kong ve kıyı suları düzenli olarak korsan ordularının saldırısına uğradı. Çinli yetkililer korsanlara karşı koymak amacıyla Hong Kong kıyı şeridi boyunca kaleler ve askeri tesisler inşa etti ancak korsanlık 19. yüzyıla kadar bölge için ciddi bir sorun olmaya devam etti.

Hong Kong büyük bir stratejik öneme sahiptir. Denizde, daha büyük Hint Okyanusu ve kuzey Pasifik Okyanusu'na erişim sağlayan kaynak zengini Güney Çin Denizi hakimdir. Hong Kong'un yüzölçümü 420 mil karenin biraz üzerinde olup çok küçüktür ve arazi alanının çoğu dik yamaçlı tepelik bir yapıya sahiptir. Hong Kong tarihsel olarak çiftçi ve balıkçı topluluklarından oluşmaktaydı ve tuz üretimi de değerli bir ticaretti.

Hong Kong'un küçücük boyutu düşünüldüğünde, bölgede manda, yarasa ve yaban domuzundan, gezegenin en büyük yılan türlerinden biri olan Birmanya pitonlarına kadar şaşırtıcı bir yaban hayatı çeşitliliği bulunmaktadır. Yaban domuzları, Hong Kong'un insan sakinlerine pitonlardan daha fazla sorun çıkarmaktadır, çünkü domuzlar kırsal ve kentsel alanlarda yaşayabilmektedir. 

Hong Kong'un limanı, ortaçağ öncesi dönemden 15. yüzyılın ortalarına kadar faaliyette olan bir ticaret yolları ağı olan Çin'in eski İpek Yolu'nun deniz geçişinde ticaret yapan gemiler tarafından yoğun olarak kullanılmıştır. Hong Kong'un derin ve granit tepelerle korunan limanı özellikle kalitesiyle tanınmaktadır. 

Hong Kong'da birkaç bin yıl boyunca insanlar yaşamıştır ve Hong Kong'a ilk Avrupalılar, Portekizli kaşiflerin gemiyle geldiği 1513 yılına kadar gelmemiştir. Portekizliler 1520'lerde askeri çatışmalar sırasında Çin kuvvetleri tarafından Hong Kong'dan kovulmuş, ancak 1557'de Portekiz, Hong Kong'un 40 milden daha az batısındaki bir dizi Çin adası olan Makao'nun kontrolünü ele geçirmeyi başarmıştır.

Yüzyıllar boyunca Hong Kong, büyük ölçüde Çin'e ait bir bölge olmuştur. Çin'deki en büyük etnik grup olan Han Çinlilerinin sayısı giderek artarak Hong Kong'a yerleşti. Ancak bölge, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Britanya İmparatorluğu'nun Çin'i bağımlılık yaratan bir uyuşturucu olan afyonla doldurmaya çalıştığı tarihteki en büyük uyuşturucu kaçakçılığı operasyonları sırasında Çin'in kontrolünden giderek daha fazla çıktı. 

Britanya'nın Çin'de yer edinme amaçları arasında kendisini daha da zenginleştirmek, Doğu yarımküredeki varlığını arttırmak ve Çin'i bir rakip olarak ortadan kaldırmak vardı. İngilizler 1840'ların başından 1898'e kadar Hong Kong'un büyük çoğunluğunu oluşturan üç ana bölgenin kontrolünü ele geçirdi.

1842 yılına gelindiğinde Londra kuvvetleri Birinci Afyon Savaşı'nın sonunda Hong Kong Adası'nı ele geçirmiş, ardından 1860 yılında İkinci Afyon Savaşı'nın sonunda Kowloon Yarımadası ele geçirilmiş ve son olarak 1898 yılında Hong Kong'un Yeni Bölgeler olarak adlandırılan en büyük kısmı İngiltere'ye bırakılmıştır. Ancak Hong Kong toplamda 263 adadan oluşmaktadır ve bunların birçoğu ya küçük, seyrek nüfuslu ya da insansızdır.

Britanya imparatorluğu 19. yüzyılın sonlarına doğru Batı yarımkürenin bazı bölgelerinde ve Avrasya'da Almanya ve Japonya gibi rakiplerin ortaya çıkmasıyla baskı altına girmeye başlamıştı; bunun yanı sıra Uzak Doğu, Orta Asya ve Doğu Avrupa'daki etkisi 19. yüzyılın sonlarında artan Rusya gibi yerleşik uluslararası güçler de vardı; tıpkı günümüzde Rusya'yı ABD ve Çin'in yanı sıra dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak yeniden kuran Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin döneminde olduğu gibi. 

Bu arada İngiltere'nin nüfusu 1890 yılında 37 milyondu ve Rusya'dan (118 milyon) ve daha az ölçüde Almanya'dan (49 milyon) çok daha küçüktü. 1900 yılı civarında Britanya'nın sanayi üretimi rakipleri ABD, Rusya ve Almanya tarafından geride bırakılıyordu. Tarihçi Donald J. Goodspeed, Britanya'nın bir ulus olarak gerilemesinin "çok daha erken, muhtemelen 1870 civarında" başladığını yazmıştır.

Birçok Avrupa devleti ve Amerika'nın aksine Çin eski bir ülkedir ve halkı sabırlıdır; ülkenin artan ekonomik gücüyle birlikte Çin'in yeniden büyük bir güç olarak ortaya çıkması kaçınılmazdı. İpek Yolu zamanından beri Hong Kong, Çin'in denizaşırı bölgelerle olan en önemli bağlantılarından biriydi. 

Son on yıllara kadar Çinli göçmenlerin yaklaşık yüzde 90'ı Hong Kong üzerinden yola çıkıyordu ve yurtdışından ülkelerine dönen Çinliler de genellikle aynı bölgeden geçiyordu. 

Hong Kong'daki Amerikalı afyon tüccarları 19. yüzyılın ortalarından itibaren bölgede önemli bir varlık göstermiştir. Hong Kong, 19. ve 20. yüzyıllarda Amerika'nın insan emeği ve ipek, çay, un ve kereste gibi malları içeren ticaret ağı için büyük bir terminaldi. 

İngiliz yönetimi altında Hong Kong, Birinci Dünya Savaşı sırasında herhangi bir askeri harekata maruz kalmadı, ancak İngiliz Donanması için hayati bir ikmal yeri olarak hizmet verdi. Ağustos 1914'te savaş patlak verdiğinde İngiltere'nin Hong Kong üzerindeki kontrolüne yönelik en büyük tehdit, Çin'in doğusunda Shandong eyaletinin kıyı sularında sık sık konuşlanan Alman savaş gemileri (Doğu Asya Filosu) olarak görülüyordu.

1914'te Almanların başka yerlerde, karada ve denizde endişelenecek yeterince şeyi vardı ve söz konusu Alman donanma filosu, 8 Aralık 1914'te Falkland Adaları'nda İngiliz Donanması ile karşılaşarak dünyanın öbür ucunda ağır hasar alacaktı. Bu savaşın ardından İngiliz yetkililer, I. Dünya Savaşı'nın geri kalanında Hong Kong'da düşman saldırılarına karşı güvende olacaklarını biliyorlardı. 

Dünya Savaşı'nda Hong Kong'un İngiliz kontrolü için çok farklı bir hikaye olmuş, bölge Aralık 1941'in sonlarında Japon ordusu tarafından ele geçirilmiştir. Bu olay Batılı tarihçiler tarafından, bilinçaltında ya da başka bir şekilde, Hong Kong'un ilk kez yabancı ve düşman bir gücün egemenliği altına girmesi olarak tasvir edilir; oysa o tarihte Hong Kong'da yüz yıldır İngiliz varlığı bulunmaktaydı. 

Hong Kong 4 yıldan daha az bir süre Tokyo'nun kontrolü altında kaldı ve bu süre Ağustos 1945'te Japonya'nın yenilgisi ve kayıtsız şartsız teslim olmasıyla sona erdi. Bu aynı zamanda Japonya'nın egemenliğini ve büyük bir güç olarak statüsünü derhal kaybettiği anlamına geliyordu.

1945'te Pasifik'te ABD öncülüğünde kazanılan zaferden sonra Amerikalılar Hong Kong'u Çin'e karşı operasyonlar için bir üs olarak kullanmaya başlamış, casusluk, Çin ve komünizm karşıtı propaganda için de kullanmışlardır. İngilizler, İkinci Dünya Savaşı sonrasında daha güçlü olan ABD'ye tabi olarak küçük bir ortaklık rolüne indirgendi ve Kore ve Vietnam savaşlarında Hong Kong, Amerikan birlikleri için bir tür tatil beldesi olarak hizmet verdi.

Bir buçuk asırlık İngiliz yönetimi boyunca Londra, bölgeye valiler ve gurbetçi memurlar göndererek Hong Kong'u doğrudan denetlemiştir. İngilizler ayrıca Hong Kong'un kentsel ve kırsal kesimlerindeki iktidar pozisyonlarına Batı yanlısı yerel elitler atadı. İngiliz yetkililer, İngiltere'ye bağlılıklarını teyit etmek için yerel elitlere "MBE" veya "OBE" gibi unvanlar verdi. 

Çin'de 1949 yılında gerçekleşen devrimin hemen ardından Hong Kong, Makao ve Tayvan gibi bölgeler dışında ülkenin büyük bir kısmı Pekin'in kontrolü altına girmiştir. Buna rağmen Kore Savaşı sırasında, ABD hükümeti ve Birleşmiş Milletler çatışmaya katıldığı için Çin'e ambargo uyguladığında, Çinliler Hong Kong limanından penisilin, gaz ve kerosen gibi kıt malları gönderebildi. 

Kore Savaşı 1953'te sona erdikten sonra, Hong Kong'daki Amerikan parasıyla finanse edilen fabrikalar ABD tüketici pazarına giysi, peruk ve plastik çiçek şeklinde mamul mallar tedarik etti. Hong Kong'da 1969 yılında Amerikan Ticaret Odası'nın kurulması, Washington'un bölgede artan etkisinin bir başka işaretiydi. Hong Kong'daki Amerikalı gurbetçilerin sayısı da burada yaşayan İngiliz gurbetçileri geride bırakıyordu.

1950'ler ve 1960'larda İngilizler Hong Kong'a Güney Asya, Orta Doğu ve Afrika'daki eski İngiliz sömürgelerinden transfer edilen ikinci nesil sömürge memurlarından oluşan bir grup göndermiştir. 1960'larda Hong Kong'un polis gücü hala sömürge çizgisinde gelişmekteydi ve kıdemli memurlarının çoğunluğu Afrika, Filistin ve Malaya'nın bazı bölgelerinde görev yapmış gurbetçi gazilerdi. 

1972 yılında Çin hükümeti, Hong Kong'un geleceğinin Pekin tarafından doğru zamanda karar verilecek tamamen içsel bir mesele olduğunu belirtti. 1979 yılında Hong Kong'un İngiliz valisi Murray MacLehose Pekin'e gitti. Kendisine ülkenin lideri Deng Xiaoping tarafından, Çin'in Hong Kong'un kontrolünü, İngiltere'nin bölge üzerindeki yüzyıllık kira sözleşmesinin sona ereceği 1997 yılına kadar yeniden ele alacağı söylendi.

Thatcher'a Çin yetkilileri tarafından İngiltere'nin Hong Kong gibi küçük bir bölgeyi tek başına askeri yollarla savunamayacağı bilgisi verildi ve Thatcher istemeyerek de olsa onların haklı olduğunu kabul etti.

 

Kaynakça 

Anthony Siu Kwok-Kin, Hong Kong'un Tarihi: Bir Köyden Bir Şehre, Kraliyet Asya Topluluğu Hong Kong Şubesi Dergisi, Cilt 29, 1989 

John M. Carroll, A Concise History of Hong Kong (Rowman & Littlefield Publishers, 25 Mayıs 2007) 

"Falkland Muharebesi 8 Aralık 1914", Royalmarineshistory.com, 9 Aralık 2019

Donald J. Goodspeed, Alman Savaşları: 1914-1945 (Bonanza Books, 1 Ocak 1985) 

Çin'de Siyaset: An Introduction, derleyen William A. Joseph (Oxford University Press; 3. baskı, 6 Haziran 2019)

Çeviren Adnan DEMİR