RUSYA-UKRAYNA ÇATIŞMASI; RUSYA VE NATO ARASINDA BİR VEKALET SAVAŞI
Rusya-Ukrayna çatışmasının gelecekteki gelişimi ile ilgili olarak en az üç senaryo ve bunlar arasında karışık seçenekler den bahsedebiliriz. Birincisi, Ukrayna güçlerinin teslim olması. Bu seçenek, Başkan Zelensky'nin siyasi kararına bağlı. Ancak NATO ülkeleri hala Ukrayna'ya silah sağladığı için yakın gelecekte bunun mümkün olamayacağını düşünüyorum. İkinci senaryo, uzun süreli çatışmadır. Dondurulabilir veya yoğunlaştırılabilir , ancak bu bölgeye göre sınırlı olacaktır. Üçüncü varyant ise en tehlikeli olandır ve daha aktif demektir:
NATO ülkelerinin Rusya ve Belarus'a (müttefikimiz ve askeri ortağımız) veya Rus askeri üssü ve stoklarının bulunduğu Transdinyester'e müdahalesi. Rusya'nın Kaliningrad bölgesi de Batı'nın askeri saldırısı için olası bir hedef. Böyle bir durumda Rusya karşılık verecektir ve nükleer silahlar kullanması olasıdır.
Rusya-Ukrayna çatışmasının uluslararası düzeni temelden etkileyebileceğini düşünüyorum. Bu çatışma sadece iki devlet arasındaki bir çatışma değildir; bu, Ukrayna'nın sadece bir yönlendirme savaş alanı olarak kullanıldığı Rusya ile NATO arasında bir vekalet savaşıdır. Yaptırımların Soğuk Savaş zamanlarındakine benzer şekilde etki ettiğini görüyoruz ve Batı hala Rusya'yı daha fazla tecrit etmekle ilgileniyor (ama şansı yok). Hem Rusya hem de Çin, Washington'un “kurallara dayalı” emrini reddediyor ve ayrışma eskisinden daha yoğun.
Asıl soru, yakın gelecekte üçgen temeli ile ilgili değil, çok kutupluluk taraftarları ile ABD hegemonyası arasındaki rekabetle ilgilidir..
Rusya ve Çin aynı kampta. Farklı kültürlere ve vizyonlara sahibiz, ancak özgürlük ve demokrasi kisvesi altında dünya üzerinde sadece kendi çıkarları için kontrol ve etki dayatan Batılı güçlerin aksine, her ikisi de birlikte yaşama ve müdahale etmeme politikasını izliyor.
Rusya-Ukrayna çatışmasının Avrupa'nın jeopolitik haritasını değiştireceğini düşünüyorum. Nitekim Avrupa haritası Yugoslavya krizi patlak verdiğinde bir kez değişti. Uluslararası mevzuat açısından (Helsinki anlaşmasının ihlali nedeniyle) ciddi bir emsaldi, ancak ABD bu süreci destekledi ve ardından 1999 Kosova Krizi sırasında
Avrupa ayrılıkçılığının ikinci aşamasını destekledi. Tek kutuplu anların zamanıydı.
Artık bitti ve çok kutupluluğun yükselişini görüyoruz. Dolayısıyla Avrupa haritasında yeni bir değişikliğin mümkün olduğunu görüyorum.
Bu arada Finlandiya'nın NATO üyeliği Paris barış anlaşmasını ihlal edecektir. Dolayısıyla, XX yüzyıl siyasi sisteminin (Yalta sonrası) çöküşünü gerçekten görüyoruz. Evet yeni bir şey ortaya çıkacak ve bu sadece Avrupalı aktörlere değil, tüm dünyaya bağlı.
ABD kendi egemenliğini ve hegemonyasını uzatmakla ilgileniyor - Washington kendi yörüngesinde daha tarafsız devletleri devreye sokmaya çalışacak. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine başvurmasının nedeni budur (Bu konu hakkında son 10 yıldır aktif propaganda vardı ve ABD tarafından teşvik edildi).
NATO'nun genişlemesi ve nihai sınırı ile ilgili soru karmaşık bir konudur. Elbette, NATO genişlemesinin bazı sınırları var. Daha fazla ülke, daha fazla zorluk ve daha az esneklik anlamına gelir. Bence siyasi emir (yani ABD), karar alma sürecindeki yavaşlığı önlemek için bir şekilde NATO'da reform yapmaya çalışacaktır.
Şimdi NATO içinde sürtüşmeler ve muhalefet görüyoruz. Türkiye ve Hırvatistan cumhurbaşkanları Finlandiya ve İsveç'in ittifaka girmesine izin vermeyeceklerini zaten söylediler. Ayrıca, soru şu ki, ulusal GSYİH'nın NATO sepeti için ödemesi gereken yüzde. Birçok üye (özellikle Güney Avrupa'daki yoksul ülkeler) bundan memnun değil. Bazıları Rusya'nın tepkisinden korkuyor (ve Ukrayna örneği böyle bir tepkinin sadece bir unsuru). Bakalım Haziran'daki Madrid zirvesinde neler olacak.
Ana akım medya batılıdır ve sadece kendi çıkarlarının fotoğraflarını verirler. Arap veya Pakistan haber kuruluşlarını görmeye çalıştığımda ise, onların Associated Press, Reuters, CNN, vb.'den yayınlarını görüyorum - siyah/beyaz propaganda ve yanlış enformasyon var. Gerçekler çarpıtılıyor. Yine de, işini iyi yapan ve gerçek soruşturmalar sağlayan iyi batılı gazeteciler de var, ancak bunlar oldukça az. Klasik anlamda gazetecilik öldü. Sosyal ağlar da propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.
Geçenlerde bir Amerikan askeri web sitesinde, Ukrayna çatışmasının ilk Tik-tok savaşı olduğuna dair bir görüş okudum , çünkü bu medya Ukraynalılar ve NATO propagandacıları tarafından aktif olarak kullanılıyordu.
“Putin'in küçük bir Sovyetler Birliği kurma niyeti” 2012'den itibaren Washington tarafından desteklenen sahte bir anlatı.
Avrasya Ekonomik Birliği fikri açıklandığında Hillary Clinton hemen bunun SSCB'nin restorasyonu olacağını söylemişti. Ama bu mümkün değil. Birçok bölgede birçok ülke finansal ve ekonomik faaliyetler için katıldı. Latin Amerika'da Mercosur, Unasur ve CELAC, Asya'da SAARC ve ASEAN sadece birkaç örnektir.
Çeviren : Ş.Ali Göçmen