"BEN ÇOK KUTUPLU GLOBALLEŞME SÜRECINI DESTEKLIYORUM
"Ben çok kutuplu globalleşme sürecini destekliyorum"
“Avrasya Diyalog Platformu” dergisine verilen mülakat
2001 yılı Nisan ayı sonunda medya tarafından Rusya'da politik ve sosyal bir oluşum olan Avrasya Hareketi'nin kuruluş toplantısının yapıldığı haber verildi. Bu durum, Avrasyacılık'ın bütün kamuoyu tarafından benimsendiği ve siyasî bir güç haline geldiği manasına mı geliyor?
Bizde Avrasyacılık fikirlerinin yeni olduğunu söylemek yanlıştır. Yalnız bu etapta biz kendimize yakın olan entellektüel merkezleri ve politikacıları birleştirmek için çalışıyoruz. İş adamları, dünyanın gerçekleriyle tanıştıktan sonra daha önce ihmal ettikleri bazı işlemlerle karşılaşınca, çağdaşlaşmanın global kurallarını, görünmeyen dünya güçlerinin birbirlerini nasıl etkilediklerini merak etmeye başladılar. Bu bilgiler ticarette büyük önem kazandı. Bunlardan habersiz olanlar ise büyük gelir kayıplarına uğrayabilirlerdi. Bahsi geçen faktörler, Avrasyacılık hareketimizi, ekonomik, sosyal ve entellektüel alanlara yeni bir bakış açısı kazandıracak sosyal ve politik bir güç haline getirmiştir. Biz, "bakış açısı" prensibine dayanan bir siyasî hareketiz.
Jeopolitik bilimi açısından "Avrasya" terimi nasıl açıklanabilir?
Benim için Avrasya jeopolitik bir kavramdır. Bu kavram, jeopolitik uzmanlarının "temel şema" olarak sundukları manzarada, güçlerin dağılımına bağlıdır; Avrasya, Rusya, Sovyetler Birliği veya onun benzeri olan Rusya Federasyonu artı BDT'ye bağlı bloktur. Avrasya, coğrafî veya kıtasal bir kavram değildir. Moskova Prensliği'nin yükselmeye başlamasıyla Rus halkının, Rus devletçiliğinin gelişme seviyesidir. Moskova Prensliği'nden önce Avrasya, Cengiz Han'ın İmparatorluğu idi.
Avrasyacılık hem nisbî hem de mutlak olabilir. Mutlak Avrasyacılık, Cengiz Han İmparatorluğudur. Bu imparatorluğun halefleri, önce Moskova Prensliği, sonra da Rusya ve Sovyetler Birliği olmuştur. Günümüzdeki Rusya, Avrasyacılık istikametinde gelişmesini sürdürebilmek için tek uygun güçtür.
Globalizm, kültürün yanında milli egemenlik için de bir tehlike arzeder mi?
Globalizm elbette ki milli egemenliği yok ediyor. Bunun yanında bağımsızlığını yitirmekte olan kimi devletlerin politik egemenlikleri de tehlikeye düşmektedir. Globalizm, Batı toplumu hariç diğer toplumları suni ve yabancı kültürel bağlarla bağlamaktadır.
Bu durumda globalizm süreci "devletin içişleri" kavramını ortadan kaldırıyor mu?
Eğer tek kutuplu globalizmden bahsediliyorsa her türlü egemenlik er ya da geç hemen olmasa da yavaş yavaş ortadan kalkacaktır. Prensip olarak Amerikan eyaletlerine benzeyeceklerdir. Eğer çok kutupluluk veya bölgesel globalizm düşünülürse, globalizme karşı olmak, anti-globalizm şeklinde düşünülmemelidir. Bu, bir tür globalizme savaş ve alternatif globalizme çıkış demektir. Bu durumda devlete ait olmayan bazı egemenlik ilkeleri korunmaktadır.
Peki globalizmin bir ideolojisi var mı?
Elbette var. Bir kez daha tekrarlıyorum: İki tür globalizm vardır. Biri reel ve aktüel, diğeri evrimsel imkânlar dahilinde potansiyel olan.
Amerika'nın uygar bir ideali var mı?
Elbette. Amerikalıların dediği gibi manifest destiny¹. Onların düşüncelerine göre sahip oldukları politik yapı, insan hakları, bireysel haklar, liberal-kapitalist ekonomi, liberal-demokratik politik yapı, karma küresel normlar, organik tarihin yokluğu, derin farklılıkların olmayışı; bütün bunlar insan aklının ulaşabileceği en üst mertebelerdir. İşte bu tür bir globalizm felsefesi bize bulaşmaya çalışıyor. Fakat bir de çok kutupluluk felsefesi var. Bu da Amerikan-merkezliliği ya da Amerikan modelinin evrenselleşmesini reddederek, oluşumun safhalarında yer alır. İşte Avrasyacılık bu alternatif globalizmin kod adıdır.
Evrensel hukuk düzeni hakkında ne söylenebilir? Globalizmin ideolojisi buna nasıl yaklaşıyor?
Modern Amerikan hukuku, evrenselliği öngörüyor. Bu hukuk düzeni farklı şekilde oluşturulabilir. Amerika'da bu anlamda iki tutum vardır. Birincisi evrimsel yolla oluşabilir. Bu Francis Fukuyama'nın "Tarihin Sonu" yaklaşımıdır. "Tarihin Sonu" veya liberal-demokrat değerlerin egemenliği, yakın bir perspektifle dünyadaki çoğu halkların yeni hukuk düzenine geçebileceğini öngörüyor. Bu, globalizm taraftarları için iyimser varyant.
İkinci varyant ise kötümser: Huntington'un şu anki dünya sisteminin Amerika'nın egemenliğiyle evrimleşmesinin çatışmasız olamayacağını düşündüğü varyant. İtalyan profesör Cantoro Filistin-İsrail, Yugoslavya, Ukrayna ve Rusya'nın aralarındaki çatışma örneklerinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler ve diğer benzeri paktların önce ayrışmasını, ondan sonra yeni oluşturulacak evrensel hukuk sisteminden bahsedilebileceğini vurguluyor.
Eğer alternatif varyanttan, yani Avrasya projesinden bahsediliyorsa, o zaman tamamen farklı bir hukuk sistemi olmak zorunda. Potansiyel bir alternatif olarak Avrasya hukuk sistemi kendine ait farklı geleneksel kaynaklara sahiptir: din, tarih kanunları, sosyal-demokrat modeller ve farklı hukuk öğretileri. Biz Avrasyalılar artık Amerikan sisteminden dinî, felsefî ve dünya görüşü olarak farklılaşan hukuk sistemlerine müracaat etmeliyiz. Buna bağlı olarak benim düşünceme göre mükemmel hukuk sistemlerinden biri Cengiz Han'ın "Yasa"sı. Yaroslov Mudrıy'nin "Rus kanunu", İslam şeriatı ve Bizans kanunları da sayılabilir.
¹. Manifest destiny: Önceden çizilmiş kader. Kimi milletlerin doğal coğrafi sınırlarının genişlemesini veya herhangi bir bölgeye egemenliğinin yayılmasını kaçınılmaz sayan doktrin.
Sn. A. Dugin ile konuşan A. Poleşçük