Enformasyon savaşlarının metafiziği
Küresel bilgi savaşı artık tüm hızıyla devam ediyor. Gerçekliğin çeşitli versiyonları birbirleriyle giderek daha açık bir şekilde çatışıyor. Toplumlar ve bireyler hangi gerçekliğe inanacaklarını kendileri seçerler ve sonra da o gerçekliğin içinde yaşarlar. Klasik materyalizm ruhuyla "eski usul"ü düşünürsek tek bir gerçek vardır. Sadece açıklamaları ve yorumları farklıdır. Bu nedenle bazı insanların yalan söylediğini, bazılarının ise doğru söylediğini varsayarlar. Roller değişebilir. Bütün soru şu ya da bu durumda kime inandığımızdır. Ama durum böyle değil. Gerçekliğin kendisi -fenomenologların ve yapısalcıların bildiği gibi- insan bilincinin bir ürünüdür. Onun dışında bir gerçeklik yoktur ve artık tamamen dışsal olan unsurlar artık varlık veya anlamla yüklü değildir. Bu nedenle, bilgi savaşında çatışan sadece yorumlar değil, gerçeklerin kendisidir. Birden fazla gerçeklik vardır; gerçeklik sayısı kadar bilinç yapısı (tabii ki kolektif) vardır. Yalnızca gerçeklerin değerlendirilmesi değil, gerçeklerin kendisi de. Materyalistler ve felsefeden uzak duranlar bunu kabul etmeye hazır değillerdir. Bilinçten bağımsız bir gerçekliğe olan inançları sarsılmazdır. Ve böyle olduğu sürece bilgi savaşının efendileri değil, onlar kurbanı olarak kalacaklar. Bilinç gerçekliği yaratır. Tek kutuplu küreselci dünyada varsayılan olarak yalnızca tek bir bilinç tanınmaktadır: Liberal ve Batılı. Gerçeği inşa eden de bu bilinçtir; yalnızca neyin iyi ve neyin kötü olduğunu değil, neyin olup olmadığını da. Çok kutupluluk, Batılılıktan farklı olan diğer bilinçlerin egemenliğini öne sürme eylemidir. Bu, gerçekliğin kendisinin çok merkezli hale geldiği anlamına gelir. Bilgi, varlık olarak algıladığımız şeyi oluşturur. Bu nedenle bilgi savaşının merkezinde ne ordu ne de gazeteciler yer almalı, öncelikle filozoflar yer almalı. Egemenlik her şeyden önce bir akıl meselesidir. Egemen, gerçekliğin inşasının bağımsız ve nihai ustası olan kişidir.