HİZBULLAH LİDERİNE SUİKAST DÜNYANIN SONUNUN BAŞLANGICI

30.09.2024

Hizbullah lideri Şeyh Seyid Hasan Nasrallah’ın teyit edilen ölümü, Ortadoğu Direnişi’nin tüm yapısına indirilmiş devasa bir darbedir.

Direniş genellikle Orta Doğu’daki en radikal İsrail karşıtı güçler olarak anılmaktadır. Öncelikle Yemen’deki Husileri (Yemen’in kuzeyini kontrol eden Ensarullah hareketi), Beşar Esad liderliğindeki Suriye güçlerini, genel olarak Filistin hareketini (özellikle Hamas) ve Irak’taki en radikal, çoğunlukla Şii güçleri içerir.

Orta Doğu Direnişi, ana dayanağı olan İran İslâm Cumhuriyeti’nin önemli etkisi altında gelişmiştir. Ve merhum Hasan Nasrallah, Hizbullah’ın lideri olarak, tüm İslâm (özellikle Şiî) dünyasının İsrail karşıtı direnişinin öncülüğünü temsil ediyordu. Dolayısıyla İsrail’in son haftalarda Hizbullah’a karşı başlattığı ve nihayetinde liderini öldürdüğü saldırılar, tüm Ortadoğu direnişine vurulmuş güçlü bir darbedir.

İsrail, kolektif Batı’nın desteği sayesinde ve en son teknolojik araçlarını kullanarak (ve dijital teknolojide öncüydüler ve hâlâ öncüler), çok etkili, hassas ve tutarlı bir şekilde hareket ediyor. Ve buna verilecek cevabın ne olabileceğini hayal etmek çok zor. Özellikle de yüksek teknoloji süreçlerinde ön saflarda yer alan farklı ülkelerden pek çok kişinin her an İsrail vatandaşı olabileceği ve kodları ve teknolojileriyle birlikte İsrail’e gidebileceği düşünüldüğünde…

Yani İsrail, dünyanın tüm ülkelerinde siyasî ve dinî Siyonizm ilkelerini paylaşan insanlardan oluşan büyük bir destekçi ağına dayanmaktadır. Bu da İsrail’in sadece bir devlet değil, bir ağ olarak büyük bir avantajıdır.

Gazze halkını kitlesel soykırıma maruz bırakan bu Siyonist yapıydı. Şimdi de aynı terörist darbeyi Lübnan’a indirerek Ortadoğu Direnişinin Şiî öncüsünün karizmatik ruhanî ve siyasî lideri Hizbullah’ın liderinin ölümünü sağladı.

Daha önce, Ocak 2020’de, yine Ortadoğu Direnişinin liderlerinden İranlı General Kasım Süleymanî’nin de benzer bir şekilde öldürüldüğünü hatırlıyorum. Ancak dünyanın dört bir yanındaki Şiîler tarafından şehid olarak kabul edilen Şeyh Seyyid Hasan Nasrallah’ın ortadan kaldırılması gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir olaydır.

İsrail bu şekilde hareket ederek büyük bir devlet yaratmayı amaçlamaktadır. Bu, tüm dünya ülkelerini ve halklarını İsrail’e boyun eğdirecek olan Maşiah’ın (Hıristiyan ve Müslüman anlayışında bu sahte Mesih, Deccal’dir) gelişi ve hükümdarlığı beklentisiyle yapılmaktadır. Ve bugün başarılarını gören aşırı sağcı Siyonistlerin kafalarından neler geçtiğini tahmin edebilirsiniz. Bunu, İsrail Başbakanı Bemjamin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetinin mevcut eylemleri olan Maşiah’ın yakınlığından başka bir şekilde yorumlayamazlar.

Bugün itibariyle Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın havaya uçurulmasının önündeki neredeyse tüm engeller kaldırılmıştır. Ve çok yakın bir gelecekte, zafer havasında olan İsrailli aşırı sağcılar bunu yapabilir ve ardından Kudüs’teki Tapınak Tepesi’nde Üçüncü Tapınağı inşa etmeye başlayabilirler. Ve kolektif Batı tüm bunları destekleyerek “Büyük İsrail” yolunda duran masum insanların kitlesel olarak yok edilmesine izin veriyor. Buna her türlü teknik araçla saldırmak da dahil.

Bu ciddi bir mesele. Bu artık sadece Orta Doğu’daki bir savaş değil. Aslında, Orta Doğu Direnişinin varlığı sorgulanmaya başlandı. Şiî dünyasının liderleri şaşkın, ancak Sünnîlerin kafası daha da karışık ve olanlara tepki göstermekten başka bir şey yapamıyorlar.

Bir yandan Sünnîler İsrail’le dayanışma içine giremezler çünkü bu İslâmî dayanışmanın kırıntısına bile tam bir ihanet olur. Öte yandan, İsrail’in sağcı Siyonist politikasının askerî etkinliği ve katılığı onları son derece zor bir duruma sokuyor çünkü İsraillilerin neye karşı koyabileceği belirsiz. İsrail’in roketlerinin istediği yere gittiği ve rakiplerinin roketlerinin ve İHA’larının İsrail hava savunmasının Demir Kubbe sınırında oldukça etkili bir şekilde durdurulduğu düşünüldüğünde.

Belki de bunu İsrail’in Lübnan’ı ve ötesini karadan işgâli izleyecektir. Denizden denize bir “Büyük İsrail” yaratmak için. Netanyahu ve daha da sağcı bakanları Smotrich ve Ben-Gvir’in projeleri ne kadar ütopik ve aşırı görünse de, şu ânda gözlerimizin önünde gerçekleşiyor.

Böylesine demirden bir düşmanla ancak güç, teçhizat ve olası tüm yasaları çiğneme, tüm kırmızı çizgileri aşma kararlılığıyla kıyaslanabilecek bir güç mücadele edebilir. Ve böyle bir gücün var olup olmadığını yakında göreceğiz.

Çeviren: Adnan DEMİR